Kuşak nedir ?

Yaklaşık olarak aynı yıllarda doğan, aynı çağın şartlarına uyan, birbirine benzer sorumluluklarla büyümüş ve ayırt edici sosyal-tarihsel olayları paylaşan bireyleri içermektedir.

Kuşaklara geçmişten geleceğe bakalım: Öncelikle babannelerimiz, anneannelerimiz ve dedelerimizden başlayalım.

Bu kuşağı sessiz kuşak olarak adlandırıyoruz. Bu kuşak.II. Dünya Savaşı (1927-1945) ve ekonomik buhran yıllarında yaşayan inanç sistemleri ,ruhsal algıları,sadakat anlayışları yüksek olan bir kuşaktır. Yokluk ve savaş gördüklerinden güçlü, başarılı ve daha iyi sosyal bir konum kazanabilmek için hırslanmışlardır.

Daha sonraki kuşak : Nüfus patlaması olan yıllara(1946-1964) denk gelen ve İngilizce olarak baby boomer diye adlandırılan kuşaktır. Savaş sonrası ekonominin düzene girmesiyle gelir düzeyleri iyi duruma gelmiştir. Bu nedenle işkoliklerdir, tutumlulardır ve hafızaları çok kuvvetlidir. Bu kuşağın zaman yönetimi güçlüdür. Yüz yüze sohbeti severler. Eğitim hayatları boyunca geleneksel sınıf ortamına alışıklardır.Soru-cevapla ve derse katılımla daha iyi öğrenirler. Öğretmen veya otorite figürü eğitim hayatlarının olmazsa olmazıdır.

Ve şimdi gelelim X kuşağına yani 1965-1979 yılları arasında doğmuş ve şu an 37-51 yaşlarında olan bizlere.

Hayatımıza son teknolojinin yavaş yavaş girmeye başladığı, globalleşmenin ve dolayısıyla iletişimin hızla arttığı dönemdir.

Aslında en çok zorlanan kuşak diyebiliriz. Geleneksel yetişme tarzı ile yetişen bu kuşak, nüfus patlaması kuşağının çocuğu, Y ve Z kuşaklarının ebeveynleridir. Bu nedenle mücadeleci,sabırsız, rekabetci,otoriteye duyarlı ve daha iyi yaşam için az çocuk anlayışına sahiptir.Teknolojik gelişime mecbur olduğu için uyum sağlamaya çalışır. İletişim şekli  olarak e-posta ve telefonlara alışmıştır.Bu nesil kendi kendine çalışarak ve okuyarak bilgiye hakim olur. E-öğrenme sistemine yatkındır. Öğretmenler idolleri değildir. Kendi programlarını çok güzel yapar ve uygularlar. Sınav yapılacaksa içeriğini önceden bilmek isterler. Aldıkları eğitim ve üniversite sınavlarında kazandıkları puanlar iş ve mesleklerini belirlemiştir.

Y Kuşağı(1980-1999)  Şu an 17 ve 36 yaşlarında olan bu kuşağa sosyal medya kuşağı da diyebiliriz. Sosyal medya ve akıllı telefonlarla çok uğraşırlar. Büyükleri tarafından internet bağımlısı ve genellikle yalnız bir nesil olarak nitelendirilirler. Bir tehlike anı olsa kendilerinden önce ilk telefonlarını kurtarmayı düşünürler. İletişim şekilleri kısa mesajlar,twitler ve selfilerdir. En hızlı yaptıkları iş ise akıllı telefon tuşlarını çok hızlı kullanmalarıdır. Sosyal medya aracılığıyla kendilerini ifade ederler. Yaratıcı zekaları yüksektir. Zaman yönetimleri zayıftır. Dikte edilmekten hoşlanmazlar. Okulda veya iş hayatında grup çalışmalarını çok severler. Beyin fırtınası ile çözüme ulaşırlar. Çok sınavlara maruz kaldıkları için sürekli sınav stresleri vardır. Dikkat dağınıklıkları fazladır. Bu yüzden eğitim sistemi teknoloji ağırlıklı olmalıdır. Grup çalışmalarına yer verilmelidir. Sosyal medya aracılığı ile öğrenim süreçlerini düzenlerler. Derslerin daha etkin bir şekilde işlenmesi için teknolojik araçlar kullanılmalıdır. Bu sayede derslere dikkat ve konsantrasyonları toplanır.

Z Kuşağı(2000 ve sonrası) Doğarken teknolojiyle doğan bir kuşaktır. Aileler korumacı olduğundan çocuklarının hayatında pek çok alanı onlar düzenlemek ister. Bundan sıkılan çocuklar bağımsızlığı savunurlar. Bir çoğu ekolojik yaşam alanlarından uzaktır. Klasik eğitim sistemi hiç onlara göre değildir. Y kuşağı gibi teknoloijinin bolca kullanıldığı bir eğitim sistemi isterler. İnteraktif eğitim olmalıdır. Klasik öğretmen modellerinden hiç hoşlanmazlar. Bu nedenle öğretmenlerin de kendilerini geliştirmeleri gerekmektedir.Yaparak-yaşayarak öğrenirler. Şimdiki eğitim sisteminde bir çok şeyin Z kuşağına göre düzenlenmesi gerekmektedir. Sınıf ortamlarının sürekli uygulama yapmaya uygun ve ders saatleri kısa olmalıdır. Ezberi gereksiz buldukları için eleştirel düşünceye odaklı bir yapı ile öğrenirler. Farklı şekilde gelişen beyin yapıları sebebiyle, görselliğin fazla olduğu kaynaklar ve yöntemler kullanılmalıdır. Proje bazlı konular ve ödevlerle öğrenme  olmalıdır. Öğretim sisteminde araştırarak ve bilgiyi oluşturarak sunum yoluyla kendilerini ifade edecekleri yöntem uygulanmalıdır. Sınıflarda uygulayacağı deneyleri tablet ya da bilgisayar ortamında hazırlayıp tasarlamak ve aynı anda binlerce kişiyle internet ortamında paylaşmak daha cazip gelmektedir. En önemli konulardan biri de ekip çalışmasını pek sevmezler. Analitik düşünme yetenekleri gelismiştir. Özgüvenleri çok yüksektir. Ne istediklerini çok iyi bilirler. Genelde İçe dönük olduklarından aileden ve öğretmenlerinden empati ve anlayış beklerler. Bilgiye aç oldukları için sürekli soru sorarlar ve karşılığını hemen almak isterler. Fazla zaman alan iş ve ödevleri sevmezler çünkü hemen sonuca varmak isterler. Bu kuşak çocukları lükse ve teknolojiye çok düşkündürler. Yeni çıkan teknoloji ürünlere sahip olma istekleri yüzünden aile çatışması çok yaşanmaktadır.

Bu nedenle onları daha iyi anlayabilmek için gelişen çağa ve teknolojiye bizler de uyum sağlamaya çalışmalıyız. Çocuklarımızı teknoloji bağımlılığından kurtarmak için bilgisayar ve tablet kullanımı konusunda cezalandırmak, sert dille uyarmak yerine onların zevk alacağı ve birlikte yapabileceğimiz aktiviteler oluşturmalıyız. Bunun yanında çocuğumuzun istek ve yeteneğine göre  müzik, sanat ve spora da yönlendirmeliyiz.

Çocukların teknolojik olmaları olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Bunu yanında tabi ki olumsuzluklar da var. Anne-babalar çocuklarıyla ilişkilerini şekillendiremiyorlar. Çocuklar, mahalle kültürünün kaybolması ile ciddi ilişkiler, bağlantılar kuramıyorlar. Çocuklara sosyal becerilerin kazandırılmasında aile ve akraba ilişkileri de çok önemlidir. Anne- babalar  mümkün olduğu kadar çocuklarının akrabalarıyla zaman geçirmelerini sağlamalıdırlar. Z kuşağı çocuklarına  çok kontrolcü ya da çok serbest olmamalıdır. Kontrol hissini vermek yeterlidir.

Bunun yerine öğrenim hayatı boyunca öğrencilerin yaptığı çalışmaların öz değerlendirmeleri yapılsa ve bunların sonucunda eğitimlerine şekil verilse başarılı ve mutlu çocuklara sahip oluruz. Bu nedenle, eğitim sistemi bu kuşak çocuklarının ilgi ve yeteneklerine göre yenilenmelidir.

Sağlıklı, başarılı ve inovasyon gücü yüksek güzel nesillere…